Çok iddialı bir Türk oyunu: Burak Tezateşer ile Monochroma'yı konuştuk!
Son dönemin en popüler oyun projelerinden bir tanesi Monochroma.
Yaklaşık 2012 Haziran'ıydı, development hell'den çıkabildik. Elimizde bir setting, bir senaryo, oyun kurgusu ve karar verilmiş bir teknoloji vardı artık.
MS: İlk bakışta oyununuz Limbo'yu anımsatıyor. Siz ise, Limbo ve ICO'nun bir araya gelişi olarak tanımlıyorsunuz bu yapımı. Bu konu hakkında düşünceleriniz neler ve bu oyunun aslında bir Limbo olmadığını, farklı bir yapım olduğunu nasıl açıklarsınız? Eh, bir de ICO tarafı var tabii bu işin, onun etkisi nedir?
BT: "Bu, Limbo'nun aynısı" diye yaklaşan insanlar zaten hedef kitlemiz değiller sanırım. Limbo'yu oynamış olanlar böyle demiyor çünkü. Ama tabiİ ki, benzetilmesi normal. Limbo, harika bir oyundu, benim şimdiye kadar en bayılarak oynadığım oyunlardan biri ve en sevdiğim puzzle platform oyunu. Atmosferi, sanatsallığı, puzzle'larıyla eksiksiz bir oyundu. Bir puzzle platform oyunu yapınca, ister istemez türün en başarılı örneğiyle karşılaştırılıyorsunuz, bu da kötü bir şey değil tabii ki.
Monochroma'da Limbo'dan ve daha bir çok oyundan, kitaptan, filmden esinlendik ve bu yapımlara referanslar koyduk. Monochroma'da yaptığımız en özgün şey, dramatik ve şaşırtmacalarla dolu bir hikayeyi, hiç söz ve yazı kullanmadan anlatmaktı. Bunu en güzel Alman Dışavurumculuğu'yla yapabileceğimizi düşündük. Limbo da aynısını yapmıştı, ama aslında onun bir hikayesi yoktu, bir teması vardı sadece. Biz sanatsal olarak daha çok Lars Von Trier, Kim Ki Duk gibi yönetmenlerden ya da Schindler's List ya da Dark City gibi filmlerden etkilendik.
Oyunun duygusal altyapısı Ico'ya benziyor. İki kardeş arasındaki bağ ve dramatik, vurucu bir hikaye. Teknik taraftaysa Deadlight ya da Trine'a benzetilebilir oyun. Hikaye olarak kullandığımız referanslarsa ne oyunlardan ne de filmlerden. Eski çocuk hikayelerine bol bol gönderme yapıyoruz: Oz Büyücüsü, Pinokyo, Kırmızı Başlıklı Kız, Fasulye Sırığı gibi masallar. Ama vermek istediğimiz asıl mesaj, Baudrillard'ın Tüketim Toplumu kitabından geliyor. Oyunu bu kitap üzerinden okumak herkesin alamayacağı bir tad, ama bu okumayı yapabilenler oyunumuzu daha da bir sevecek kanısındayım.
MS: Birçok oyun yapımcısının Monochroma hakkında çok güzel yorumları oldu. Peki, Limbo yapımcıları da bu oyunu gördü, oynadı mı? Ayrıca, oyunun demo sürümünü mü, yoksa o ana kadar geliştirilen sürümünü mü denettirdiniz bu isimlere?
BT: Oyunun demosu haricinde, bir de yarışmalara yolladığımız format var. Bu furmatı, birinci elde ulaştırabildiğimiz büyük yayın kuruluşlarına yollamaya çalışıyoruz. Mesela Rock Paper Shotgun'da çıkan makale, bunun üzerinden yazılmıştı.
GDC San Francisco'da hem Limbo, hem de ICO ekibinden birisi standımız önünde durdu ve hiç ses çıkarmadan oyunu izledi uzunca bir süre. Belli ki birileri ses etmiş. Yapımcılardan değil, ama geliştiricilerden güzel yorumlar aldık, hatta bize güzel birkaç öneri de verdiler.
MS: Oyunu PS4 ve Xbox One'a getirme planlarınız da var. Peki, bu platformlara geliştirmek için lisans aldınız mı şu an?
BT: Henüz lisansları almadık. Xbox, Türkiye'ye geliştirici lisansı vermiyor zaten. O yüzden onları son sıraya aldık. Önce WiiU ile anlaşacağız, çünkü Unity ile anlaşmaları var ve bizim için de hem maddi, hem bürokratik anlamda çok kolay olacak. Playstation için çalışmalara Aralık itibarıyla başlayacağız. Xbox için ise, yurt dışından bir şirketle anlaşıp, onlar üzerinden yayınlayacağız. Şimdiden 1-2 teklif geldi. Değerlendiriyoruz.
MS: Oyunu Unity motoru üzerinden mi tasarlıyorsunuz?
BT: Unity kullanıyoruz, ama kendi kütüphanemizi, karakter controller'ımızı, fizik kurallarımızı ve efektlerimizi geliştirdik. Tabii ki hazır shaderlar da kullanıyoruz zaman zaman Asset Store üstünden.
MS: Son olarak bir şey soracağım. Oyunda hiç kedi var mı?
BT: Aslında oyunu bir kedi oyunu yapacaktık. Sonra özellikle benim ısrarımla döndük. Yani ilk düşündüğümüz konseptte, ana karakter bir kedi olacaktı. Sonra kedi ve köpek gibi robotlar tasarladık, ancak onları da attık en son.
MS: Cevaplar için teşekkür ederiz.
Yaklaşık 2012 Haziran'ıydı, development hell'den çıkabildik. Elimizde bir setting, bir senaryo, oyun kurgusu ve karar verilmiş bir teknoloji vardı artık.
MS: İlk bakışta oyununuz Limbo'yu anımsatıyor. Siz ise, Limbo ve ICO'nun bir araya gelişi olarak tanımlıyorsunuz bu yapımı. Bu konu hakkında düşünceleriniz neler ve bu oyunun aslında bir Limbo olmadığını, farklı bir yapım olduğunu nasıl açıklarsınız? Eh, bir de ICO tarafı var tabii bu işin, onun etkisi nedir?
BT: "Bu, Limbo'nun aynısı" diye yaklaşan insanlar zaten hedef kitlemiz değiller sanırım. Limbo'yu oynamış olanlar böyle demiyor çünkü. Ama tabiİ ki, benzetilmesi normal. Limbo, harika bir oyundu, benim şimdiye kadar en bayılarak oynadığım oyunlardan biri ve en sevdiğim puzzle platform oyunu. Atmosferi, sanatsallığı, puzzle'larıyla eksiksiz bir oyundu. Bir puzzle platform oyunu yapınca, ister istemez türün en başarılı örneğiyle karşılaştırılıyorsunuz, bu da kötü bir şey değil tabii ki.
Monochroma'da Limbo'dan ve daha bir çok oyundan, kitaptan, filmden esinlendik ve bu yapımlara referanslar koyduk. Monochroma'da yaptığımız en özgün şey, dramatik ve şaşırtmacalarla dolu bir hikayeyi, hiç söz ve yazı kullanmadan anlatmaktı. Bunu en güzel Alman Dışavurumculuğu'yla yapabileceğimizi düşündük. Limbo da aynısını yapmıştı, ama aslında onun bir hikayesi yoktu, bir teması vardı sadece. Biz sanatsal olarak daha çok Lars Von Trier, Kim Ki Duk gibi yönetmenlerden ya da Schindler's List ya da Dark City gibi filmlerden etkilendik.
Oyunun duygusal altyapısı Ico'ya benziyor. İki kardeş arasındaki bağ ve dramatik, vurucu bir hikaye. Teknik taraftaysa Deadlight ya da Trine'a benzetilebilir oyun. Hikaye olarak kullandığımız referanslarsa ne oyunlardan ne de filmlerden. Eski çocuk hikayelerine bol bol gönderme yapıyoruz: Oz Büyücüsü, Pinokyo, Kırmızı Başlıklı Kız, Fasulye Sırığı gibi masallar. Ama vermek istediğimiz asıl mesaj, Baudrillard'ın Tüketim Toplumu kitabından geliyor. Oyunu bu kitap üzerinden okumak herkesin alamayacağı bir tad, ama bu okumayı yapabilenler oyunumuzu daha da bir sevecek kanısındayım.
MS: Birçok oyun yapımcısının Monochroma hakkında çok güzel yorumları oldu. Peki, Limbo yapımcıları da bu oyunu gördü, oynadı mı? Ayrıca, oyunun demo sürümünü mü, yoksa o ana kadar geliştirilen sürümünü mü denettirdiniz bu isimlere?
BT: Oyunun demosu haricinde, bir de yarışmalara yolladığımız format var. Bu furmatı, birinci elde ulaştırabildiğimiz büyük yayın kuruluşlarına yollamaya çalışıyoruz. Mesela Rock Paper Shotgun'da çıkan makale, bunun üzerinden yazılmıştı.
GDC San Francisco'da hem Limbo, hem de ICO ekibinden birisi standımız önünde durdu ve hiç ses çıkarmadan oyunu izledi uzunca bir süre. Belli ki birileri ses etmiş. Yapımcılardan değil, ama geliştiricilerden güzel yorumlar aldık, hatta bize güzel birkaç öneri de verdiler.
MS: Oyunu PS4 ve Xbox One'a getirme planlarınız da var. Peki, bu platformlara geliştirmek için lisans aldınız mı şu an?
BT: Henüz lisansları almadık. Xbox, Türkiye'ye geliştirici lisansı vermiyor zaten. O yüzden onları son sıraya aldık. Önce WiiU ile anlaşacağız, çünkü Unity ile anlaşmaları var ve bizim için de hem maddi, hem bürokratik anlamda çok kolay olacak. Playstation için çalışmalara Aralık itibarıyla başlayacağız. Xbox için ise, yurt dışından bir şirketle anlaşıp, onlar üzerinden yayınlayacağız. Şimdiden 1-2 teklif geldi. Değerlendiriyoruz.
MS: Oyunu Unity motoru üzerinden mi tasarlıyorsunuz?
BT: Unity kullanıyoruz, ama kendi kütüphanemizi, karakter controller'ımızı, fizik kurallarımızı ve efektlerimizi geliştirdik. Tabii ki hazır shaderlar da kullanıyoruz zaman zaman Asset Store üstünden.
MS: Son olarak bir şey soracağım. Oyunda hiç kedi var mı?
BT: Aslında oyunu bir kedi oyunu yapacaktık. Sonra özellikle benim ısrarımla döndük. Yani ilk düşündüğümüz konseptte, ana karakter bir kedi olacaktı. Sonra kedi ve köpek gibi robotlar tasarladık, ancak onları da attık en son.
MS: Cevaplar için teşekkür ederiz.